"Kuş ölür sen uçuşu hatırla" - Füruğ Ferruhzad
"Instinc is something which transcends knowledge. We have, undoubtedly, certain finer fibers that enable us to perceive truths when logical deduction, or any other willful effort of the brain, is futile." - Nikola Tesla

1 Şubat 2017 Çarşamba

Merhaba

Merhaba!

Sana canım Orhan Veli gibi "Gemlik'e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma" gibi tek cümlede koca bir hikayeyi anlatan bir giriş cümlesi yazmak isterdim. İster-dim. Fakat ozanlık becerilerim o derecede gelişmiş değil. O yüzden basitlik iyidir diyerek devam edeceğiz. Başka bir deyişle "az, gerekli ve yeterlidir" şeklinde tercüme edebileceğimiz, İngilizce'nin yine bir satırda çok şey ifade eden "less is more" cümlesine de sığınarak; açılış yazısı kısaca Merhaba.
Merhaba demeyi severim. Anlamları üzerinde hem fikir olunamasada "aramızda yerin var", "kabul edildiniz", "benden size zarar gelmez" ve farsça incelemesinde ki "aramızdaki yılanı öldürelim, düşmanlığı bitirelim" gibi belirtilen güzel anlamların hepsinden ötürü; tek kelimede sunulan bir samimiyet göstergesidir benim için Merhaba! Bu arada, evet dostum, benden sana zarar gelmez. Cebinde deferleri olan, o defterlere iki sayfada bir şiir yazan, Nazım Hikmeti seven, Orhan Veli şiirlerinden ezbere bilen, konuşunca/yazınca uzun cümleler kuran ve dinleyen birinden zarar geldiğini zaten görmedim ben; sen gördün mü? 
Yazarken bir amacım yok, beraber düşünebilmemizden başka. Ben yazarak düşünenlerdenim. Yazarken beyninde topladıklarını sindirenlerden. Yazdıkça analiz edebilen, sonucunda ancak içselleştirip, ardından yaşama uygulayabilenlerdenim. Benim işim kimine göre çok zor. Kimine göre "aaa ne güzel". Yorum yapma ihtiyacı duymayan diğer grup ise zaten benim gibi yaşıyor hayatı. Kategorize edilemeyen diğerleri mi, onlar bu bloga bir daha hiç uğramayacaklar. Belki buraya rastlamayacaklar bile. Onlar için şimdilik Düşes Kate ne giymiş, Kardashianlar ne yapmış, ve hangi çanta daha pahalı belki daha önemli. Onların zamanı belliki henüz gelmemiş. O yüzden dostum, biz önce uzanabildiğimiz caretta caretta kaplumbağalarının suya ulaşmasına yaramaya çabalayalım. Çabalayalım yani. Gel biz kendi çapımızda da olsa çabalayalım. 
Sana burada aradığın tüm cevapları bulabileceğini, sihirli bir dokunuşla sana uzanarak hayatını değiştirebileceğimi, mutlaka yapman gerekenleri ve yaparsan her şeyin düzeleceğini öğütleyen satırların listelenmiş olacağını söylemek belki duymak isteyeceğin şey olabilirdi.  Kendimi övmek ve hatta bu blogun orasına burasına yerleştirilmiş ürünlerle seni anlayamadığın bir biçimde alış verişe sevk ederken, aynı anda daha da çok peşime takılmanı sağlamakta fena olmayabilirdi. Ancak sanırım okuduğun üzere anladın ki benim derdim başka. Benim derdim anlamakla. Anlamlandırmakla...
Zaten listelenmiş cevaplar, sihirli dokunuşlar da yalnızca bir ilüzyondan ibaret. Düşünürsen sen de fark edeceksin ki tüm o hızlı çözümler seni başladığın noktaya geri getirmek ve yorulmana sebep olmak dışında çok da bir işe yaramıyor. Maruz kaldığımız onlarca 'liste' yüzünden rahmetli Uğur Mumcu'nun zamanında dile getirdiği onca önemli şeyin arasındaki şu çok kıymetli tek cümlede dediği gibi "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz". İrdelenmemiş fikirlerin arasında kayboluyoruz. Çünkü deneyimleyerek edindiğin farkındalığın yerini hiç bir özüt aktarım tutmuyor.
Kim olduğun, eğitim durumun, dil bilir-bilmezliğin, cinsiyetin, ekonomik durumun, etnik kökenin, dini inancın, kişiliğin, isminin önündeki etiketler... Hiç biri benim için önemli değil. Sana bu konularda hiç bir dayatımda bulunmak gibi bir niyetim de yok. O yüzden sana dostum diye hitap edeceğim. Çünkü hayatın bir noktasında illa ki birbirimize etki edeceğiz. Hiç tanışmıyor olsak bile. Ben kendi iç yurdumda huzuru sağlamaya ve o huzurla dünyada huzuru yaratacağıma inanıyorum. Şimdiye dek kurduğum ve bundan böyle kurmaya çabaladığım tüm dostlukların amacı da bu...
Benim adım Aysu. Geri kalan nitelik ve niceliklerim ise hiç önemli değil. İsimlerin önemine inanırım. İnsanların isimlerini yüreklerinde taşıdıklarına da... Ay ve su'yun sorumluluğunu taşıyorum. İçinde yaşadığım, her zerresinden yararlandığım Dünya gezegeninin, evimin, sorumluluğunu taşıdığım gibi. Ben gördüklerimi, duyduklarımı, bana çarpanları, biriktirdiğim soruları, kendimle yaptığım ve yapacağım müzakereleri yazıyor olacağım. Bolca soru sormak serbest her ikimiz içinde.
Çabalarımızın kesişmesi dileğimdir...
Hoş geldin... Hoşça-kal...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder